Önceleri sadece sosyal yaşantımızın işimizden etkilendiğini düşünüyorduk. Oysa yoğun iş temposu ve stres, seks hayatımızdan da çalıyormuş farkında değilmişiz…

Kadınların kariyerde adım adım yükselmesi, sadece evde çocuklarını ve kocasını ikinci plana koymasını getirmedi, seks hayatını da olumsuz etkiledi. Mükemmeliyetçi, şehirli kariyer kadınları, akşam evde özel hayatına vakit ayıramaz oldu. Oysa aradaki dengeyi çok iyi kurmak gerekiyor. Kendinize şöyle bir bakın, hanginizin eve gidince enerjisi eskisi gibi yerinde oluyor? Bırakın seks yapmayı, birlikte film izleyecek hatta onu da bırakın sohbet edecek haliniz kalıyor mu? Uzmanlar uyarıyor, bu durum ilişkinin katili bile olabilir!

Cinsellik, iletişimi besliyor
Cinsellik, ilişkinin en önemli sahası. Her ne kadar, bir ilişkinin kalitesi salt cinsellikle ölçülmese de, seksin tutkal görevi gördüğü açık. Sekssiz bir ilişki, tutkudan da yoksun bir hale bürünüyor. Eh, bir yerden sonra iş arkadaşlığına dönüşüyor. Kadın Doğum Uzmanı ve Cinsel Terapist Op. Dr. Süleyman Eserdağ, evliliğin dört temel unsuru olduğunu söylüyor: Sevgi, saygı, güven ve iletişim. Cinsellik bunun neresinde diyorsanız, onu iletişimin ta m da içinde aramalısınız. Cinsellik iletişimi besleyen en önemli unsur; ilişkinin sağlıklı devam etmesini sağlıyor. Birbiriyle konuşmayan çiftlerin cinselliği, buna paralel olarak olumsuz etkileniyor. Ve iletişim azaldıkça, çiftler cinsel açıdan da birbirinden uzaklaşmaya başlayabiliyor.

Çalışan kadın, çalışan erkek ve hemen ardından gelen ‘çok yorgunum’ mesajlarıysa, doğal olarak ilişkiyi birçok yönüyle zorlayan bir durum halini alıyor. Psikiyatrist Prof. Dr. Mehmet Sungur, “her ilişkinin canlılığını sürdürebilmesi için beslenebilmesi gerekiyor. Çiçek susuz büyümediğine, otomobil bensinsiz gitmediğine göre ilişki de emek verilmeden gelişmez. İletişimin olmadığı yuvalarda eşler giderek aynı evi paylaşan iki arkadaş biçimine dönüşmekte, cinselliğin olmadığı birlikteliklerdeyse, yakınlık ve sıcaklık duygusu giderek azalıyor” diyor.

Yatakta güç gösterisi olmaz!
Kadınların kariyer sahibi olması, bunun yanında bir de karakter olarak dominant olması, erkek cinsiyeti üzerinde negatif etkiler oluşturabiliyor. Özellikle günümüz çalışan kadını gibi katı kuralcı, mükemmeliyetçi, hayatındaki her şeyi kurallara göre yaşayan kadınların hayatlarındaki bütün alanlar bu durumdan etkileniyor.

Operatör Dr. Süleyman Esredağ, “Bir kişinin sosyal hayatındaki tutum ve davranışları, cinsel hayatında da paralellik gösteriyor. Bu tip kadınlar cinselliğini de kendi kurallarına göre yaşamaya çalışıyor. Erkek de kendini daha geri planda hissedebiliyor. Dolayısıyla aşırı dominant kadınların, eşlerinin kendilerini aldatma potansiyelinin daha yüksek olduğunu görüyoruz” diyor.  Bu durumu çözebilmek için önerisiyse, mükemmeliyetçi kadınların stres yaratan yaşam şartlarını değiştirmesi, stresi azaltmaya yönelik bir yaşam biçimi oluşturmak için çabalamaları. Bu durum cinselliğe de sağlıklı şekilde yansıyor.

Stres, seksi etkiler mi?
Uzmanlar, kronik stresin insanlardaki merkezi sinir sistemi, mide-bağırsak sistemi ve genital üriner sistemi gibi bütün sistemlerin çalışma düzenini olumsuz etkilediğini söylüyor. Dolayısıyla kişi stres altındayken, salgıladığı hormonlar zaman içinde cinsel ilişki sıklığını azaltabiliyor. Bu da zamanla cinsel isteksizlik sorununa yol açıyor. Peki stresi olmayan bir iş var mı? Elbette yok! Öyleyse, stresin olumsuz etkilerini azaltmak için Prof Mehmet Sungur’un söylediklerine kulak vermek gerekiyor: “ Yaşamda her zaman sevdiklerimizi yapamadığımıza göre, öncelikle yaptıklarımızı sevmemiz gerek. Sanırım stresörlere dayanma gücümüz arttıkça y ada stresörlerin hep var olacağını kabul ettiğimiz zaman, stresin olumsuz etkisi azalabiliyor. Başka bir deyişle, seksin stresten ne kadar etkileneceği, bu stresörlerle başa çıkıp çıkamadığımız ve onları nasıl algıladığımızla doğrudan ilgili.”